'Tümöre nokta atışı yapıyor, sağlam dokuları koruyor'

Radyasyon Onkolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, yeni cihaz ile hastanın solunum hareketlerini izlemek suretiyle tüm vücuttaki çok küçük hacimli veya riskli organlara komşu olan tümörlerin, normal dokuları maksimum koruyarak tedavi edilebildiğini söyledi.

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
'Tümöre nokta atışı yapıyor, sağlam dokuları koruyor'
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Radyasyon Onkolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, yeni cihaz ile hastanın solunum hareketlerini izlemek suretiyle tüm vücuttaki çok küçük hacimli veya riskli organlara komşu olan tümörlerin, normal dokuları maksimum koruyarak tedavi edilebildiğini söyledi.

“Kritik organların etrafındaki lezyonlar tedavi edilebilecek”

Truebeam yönteminin temel özelliğinin çok küçük lezyonları etrafındaki normal doku ve organlara zarar vermeden tedavi etmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, “Truebeam adı verilen Lineer Akseleratör tabanlı bu yöntemin, temel özelliği aslında vücuttaki tüm kötü huylu tümörleri tedavi edebilmekle birlikte, daha çok, başta beyinde lokalize tümörler olmak üzere çok küçük boyuttaki tümörleri, tedavi edebilmesidir. Aslında bir anlamda halk arasında da nokta atışı adı verilen; doğrudan hedefe yönelik olarak ışın verirken etrafındaki normal dokuyu tamamen koruyarak, sadece kanserli dokuyu tedavi edebilme özelliğine sahiptir” dedi.

“0.5 cm’den küçük tümörlerde de kullanılabiliyor”

Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, Truebeam yönteminin hastanın hareketlerine duyarlı şekilde tedaviyi uygulayabilen ve boyutu ne kadar küçük olursa olsun sadece tümörü ışınlayabilen bir cihaz olduğunu söyleyerek, “En çok beyin tümörlerinde bu cihazı aktif biçimde kullanma imkanı olup, çok küçük boyuttaki tümörleri rahatlıkla tedavi etme imkanı sağlamaktadır. Bu cihazla birlikte bu sisteme entegre edilen ‘Vision Art’ adını verilen bir özellik sayesinde, hastanın tedavi öncesi yüzeysel vücut görüntüsü alınıp tedavi sırasında hastanın en ufak bir hareketi söz konusu olduğunda bunu algılayarak tedaviyi durdurmaktadır. Bu özellik meme ve akciğer hastalarının tedavisinde önemli bir rahatlık sağlamaktadır. Şöyle ki, hastalar ışınlanma sırasında doğal olarak nefes alıp veriyorlar. Bu nefes alma sırasında cihaz hastanın solunumunu veya vücut hareketlerini takip ediyor ve hedeflediğimiz alanın yeri değiştiğinde ışınlamayı durduruyor. Dolayısı ile hiçbir şekilde, hedeflediğimiz alanın dışına taşmadan doğrudan sadece tümörü ışınlıyor. Aslında özetle, hareketli organlardaki ya da kritik ve riskli dokulara çok yakın bölgelerdeki tümörleri; boyutu ne kadar küçük olursa olsun, çok net bir şekilde sadece tümörü ışınlayabiliyor. Ayrıca, sadece tümöre, doğrudan yüksek doz verilebildiği için tedavi gün sayısı da 3-5 gün gibi kısa bir süreyle sınırlı olabilmektedir” ifadelerini kullandı.

“Cerrahi yapılamayan hastalara ışınla ameliyat ediyoruz”

Truebeam’in tüm sisteminin bilgisayar kontrollü olduğunu belirten Dr. Kaplan, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bu yöntemin özelliği, radyocerrahi için kullanılmasıdır. Normalde biliyorsunuz pek çok tümör açık veya laparaskopik cerrahi yöntemlerle, yani bildiğimiz klasik cerrahi yöntemlerle tedavi edilmektedir. Bazı hastalarda ise, gerek tümörün yerleşim yerinden dolayı gerekse hastanın medikal problemleri sebebiyle cerrahi yaklaşım mümkün olamamaktadır. Örneğin, akciğerdeki 1 cm.’lik bir tümörün yerleştiği yer itibari ile cerrahi imkanı yoksa ya da hasta medikal olarak cerrahi şansı olmayan bir hastaysa, biz bu tümörü Truebeam ile tedavi edebilir ve kitleyi yok edebiliriz; adeta açık cerrahi yapmışız ve o tümörü cerrahi olarak çıkarmışız gibi. Bu nedenle de bu yönteme radyocerrahi (ışınla cerrahi) yöntemi denilmektedir ve Truebeam bunun için geliştirilmiştir.”