Nejdet KALA

Unutmayın domuz kasaplık hayvan!

Nejdet KALA

Avrupa Birliği’ne girme umuduyla; 2006 yılında Türk Gıda Kodeksi AB gıda mevzuatına uygun hale getirilerek, domuz kasaplık hayvan olarak tanımlandı. 
Elbette bu tanımlama, İslam dinine göre haram olan domuz etinin herkes tarafından tüketileceği anlamına gelmiyor. 
İsteyen domuz eti yer, isteyen dana… 
Sorun dana eti yediği sanarak insanların domuz eti yemesinde.
Düzce’de olduğu gibi… 
KYK yurtlarında öğrencilere yemek hizmeti de veren firmanın ürünlerinde Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri olmaması gereken yerde domuz eti tespit edince; firma kendini, ‘Bizim ne kadar vatanını bayrağını seven, istihdam konusunda hassas, devlete vergisini veren, ailesinin dini dünyevi uhrevi hassasiyetini tüm Düzce halkınca bilindiği kanaatindeyiz.’ açıklaması yapmış. 
Burada bir parantez açalım: 
Öncelikle, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uygulamasını destekliyorum. 
Kim ayıplı ürün satıyorsa kamuoyuna duyurulmalı, vatandaş gereğini yapmalı. 
Ancak dönem dönem Kayseri firmalarının da adının geçtiği listede yer alan bazı ürünlerle ilgili ciddi karışıklıklar var. 
Resmi olarak açıklama yapmasalar da bu işin mutfağını bilenler sucukta sakatatın olması gerektiğini söylüyorlar. 
Yani olması gereken bir üründen dolayı firmalar ayıplı ürün listesine giriyor. 
Konunun uzmanı değilim, o yüzden olmalı mı olmamalı mı konusuna girmeyeceğim. 
Ama madem böyle bir şey var bu kentin ticaret borsasının, ticaret odasının konuyla ilgili tatmin edici bir açıklama yapması; sucuğun içinde ne kadar hangi sakatatın bulunması gerektiği konusunda girişimlerde bulunması ve içinde sakatat olan ürünlerin etiketinde de bunun açık bir şekilde yazılması gerekiyor. 
Yoksa normal bir durum anormal bir hal alabiliyor. 
Zaten marka değeri milyonlarla, milyarlarla ifade edilen firmaların çok küçük oranlarda olduğu ifade edilen sakatatlarla isimlerine zarar vermesinin akılla, mantıkla açıklanacak bir durumu yok. 
Konuyu fazla dağıtmadan Düzce firması da tedarikçiden kaynaklanıyor deseydi, belki inanırdım. 
Ama işi vatan, millet, din ile açıklamaya çalışınca olayın gerçekliğine inandım. 
Çünkü bu ülkede bazı çevreler tarafından bu kutsal değerler, işlenen suçların kılıfı haline getirilmiş durumda. 
Hatta öyle ki; kim ne kadar büyük suç işliyorsa, onlar herkesten fazla, vatan, millet, din edebiyatı yapıyor. 
Samimi bir vatansever, samimi bir milliyetçi, samimi bir dindar asla ve asla böyle bir durumun ardından vatan, millet, bayrak, din demez; kusur neyse, hata neyse ya da kendisine karşı bir haksızlık varsa çıkar onu açıklardı.
 

Yazarın Diğer Yazıları