Polis Memuru Murat Akpınar’ın şehit düştüğü olayın yeniden görülen davasını takip ettim.
Duruşmada şikayetçi olmayan kavganın tarafları ve eşinin katilinin en ağır şekilde cezalandırılmasını isteyen Demet Akpınar vardı.
Babası vurulduğunda iki yaşında olan çocuğunu adliye koridorlarında bir yakınına bırakarak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davayı takip eden şehidin eşinin yalnızlığı dikkatimi çekti.
Murat Akpınar, tarla meselesi yüzünden hasımları tarafından öldürülmedi.
Murat Akpınar, alacak verecek meselesi yüzünden de öldürülmedi.
Kısacası Murat Akpınar, şahsıyla ilgili her hangi bir konudan dolayı öldürülmedi.
Murat Akpınar, Türkiye Cumhuriyeti’nin görevli bir polis memuru olarak, vatandaşın huzuru için gittiği bir olayda ŞEHİT oldu.
Altını çizmekte fayda var, ŞEHİT oldu.
Ama yeniden görülen duruşmasında ben güvenliği sağlamak için salonda bulunan polisler dışında hiçbir emniyet yetkilisini görmedim.
Şehidimiz son yolculuğuna uğurlanırken orada olanlardan hiç kimse yoktu.
O an Reha Muhtar’la özdeşleşen ‘Nerede bu devlet?’ sözü aklıma geldi.
Evet, nerede bu devlet…
Yoksa devletin görevi resmi tören bitene kadar mı?
Sonrasında Demet Akpınar’ın yanında durması gerekmiyor mu?
Demet Akpınar eşinin katillerinden hesap sormak için orada peki devlet?
Ben yeniden görülen davada devleti ne şikayetçi, ne izleyici olarak o salonda görmedim.
Umarım ilgili ve yetkili kişiler bunu bir kez olsun düşünürler.
Önemli olan resmi törenlerde ‘Şehidimizin emaneti’ diyerek başlayan cümleler değil, önemli olan sonrasında şehidin emanetinin yanında olup, yalnız hissettirmemektir.