İktidar olmak demek, devletin sahibi olmak değildir.
Muhalefet olmak da devlete karşı durmak değildir.
Demokrasi, iktidarın her uygulamasına koşulsuz kabul etmek değildir.
Demokrasi, kırıp- döküp, küfretmek de değildir.
Demokratik hukuk devletinde hiç kimsenin ama hiç kimsenin suç işleme ayrıcalığı yoktur.
Demokratik hukuk devletinde herkes yargılanabilir.
Türkiye’deki sorun gücü elinde bulunduranların işlerine geldiğinde ‘yargı bağımsız’, ‘yargı kararlarına saygı gösterin’ derken işine gelmediğinde yargıyı tanımamasından hatta Anayasa Mahkemesi’ni kapatmayı dahi düşünmesinden kaynaklanıyor.
Maalesef son 23 yılda çok şeylere tanıklık ettik.
Domatesten suikast timi çıkartıp, devletin kozmik odasına girildiğini gördük.
Bir soba borusu kadar dahi işlevi olmayan kullanılmış lav silahından delil üretilip genelkurmay başkanının hapse atılmasını izledik.
Konjonktüre göre kahramanlar hain, hainler kahraman oldu.
Sonrasında hainlerin hain olduğu ortaya çıktı ama çok şey kaybettik.
Tüm bu yaşadıklarımızdan bir şeyler öğrenmemiz, tarihten dersler çıkarmamız gerekiyor.
Gerekiyor ama ‘Bana hak, sana yasak’ anlayışıyla günü kurtarmaktan öteye geçemiyoruz.
Güçsüz adalet istiyor.
Güçlü ayrıcalık.
Herkes adalet istese sorun kalmayacak.
İnsanlar kendine hak gördüğünü başkasına çok görmese Türkiye çok daha güzel bir ülke olacak.
Ama yerler değişiyor, davranışlar değişmiyor.
‘Onlar da bunu yapmıştı’ diyerek ortaya sürülen her bahanenin kaybedeni Türkiye oluyor.