Saadet Partisi’nin ilk ‘Siyah Saçlı’ Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Kayseri’yi ziyaret etti.
Yakından takip etmeye çalıştığım Arıkan’ın basın toplantısını da izledim.
Arıkan, genel başkan olduğu ilk günden itibaren ‘Yeni nesil siyaset’ diyor.
Ve yeni nesil siyasetin 5 G’sini de açıklayarak,
‘Güler yüz; insanları dinleyen, anlayan bir siyaset.
Güven; sözüne sadık, halkın yanında duran bir siyaset.
Gayret; laf değil, iş üreten bir siyaset.
Gelişim; geleceği planlayan, ülkeyi ileriye taşıyan bir siyaset.
Gerçeklik; sorunları saklamayan, çözüm üreten bir siyaset’ dedi.
Güler yüz konusunda şahsen Arıkan’dan şikayetçiyim.
Kendisiyle ilgili haberlerde kullanacak fotoğraf bulmakta zorluk çekiyorum.
Bazen haber içeriği gereği ‘sert’ bir ifade kullanmak istiyorum ama nerede her fotoğrafında insanların içini ısıtan bir güler yüz.
Şimdi yoksulluk aldı başını gidiyor derken de güler yüz olmuyor.
Bu yüzden şikayetçiyim.
Ama sözünü ettiği Güler yüz siyaset konusunda kimsenin Arıkan’ı eleştireceğini sanmıyorum.
Oy versin vermesin onu tanıyan herkes üzerinde nezaketiyle, zarafetiyle, güler yüzüyle insanlar üzerinde pozitif bir etki bırakıyor.
Arıkan’ın siyasetinde beğendiğim bir diğer nokta ise bardağın dolu tarafını da boş tarafını da görmesi…
Mesela deprem konutlarıyla ilgili olarak önce yapılan konutlar için iktidara ve emeği geçenlere teşekkür etti sonrasında hala konteynırlarda, çadırlarda yaşayan vatandaşların sıkıntılarına dikkat çekti.
Her koşulda eleştiren muhalefet anlayışı, belirli bir süre sonra toplumda muhalefete karşı negatif bir algının oluşmasına neden oluyor.
Elbette muhalefetin görevi iktidarı övmek değildir.
Ancak hep olumsuzlukları konuşmak da toplum nezdinde kabul görmüyor.
Yeni nesil siyasette önemsediğim bir diğer konu ise gerçeklik…
Arıkan, gerçekliği sorunları saklamayan, çözüm üreten bir siyaset olarak yorumluyor.
Buna ek olarak insanlarımıza kendi gerçekliğini hatırlatmak gerektiğini düşünüyorum.
Dönem dönem yazılarımda da altını çizmeye çalışıyorum; günümüzde insanlar kendi gerçekliğinden kopmuş durumda…
Siyasi fanatizm, kutuplaşma, ötekileştirme öyle bir noktaya geldi ki, insanlar kendi gerçekliğini unutup oluşturulan algılar üzerinden hayatı yorumlamaya çalışıyor.
Doğrular yanlış, yanlışlar doğru oluyor.