Hakan Çiftci

Ne ekerseniz, onu biçersiniz

Hakan Çiftci

Süleyman Keskin ağabey, bugünkü köşe yazısında Bursaspor üzerine son derece ye­rinde tespitlerle harika bir yazı yazmış.

Gençlere verilen önem hakkında Kayse­rispor dahil, tüm takımların duvarlarında asılı kalması gereken, son derece güzel bir yazı.

Kayserispor’un altyapısında yetişen futbol­cularımızın, evimizdeki evladımızdan farkı yok!

Bizim geleceğimiz ‘Gençler’ bundan dolayı yatırımlarımızı yabancılara değil de kendi öz evlatlarımıza yapalım.

Ekonomik anlamda kazanmak, geleceğe yatırım yapmak ve dışa bağımlı olmamak için gençlerimize değer vermeliyiz.

Kulübün birinci sıraya koyması gereken öncelik bu!

Elin yabancısı geliyor, birkaç maç oy­nayıp, ardına bakmadan gidiyor, yaptığı sözleşmenin gereğini söke söke en kötü 2-3 Milyon TL karşılığında alıyor ve sonuç; kocaman bir sıfır!

Hak edene, hak ettiği değeri ne zaman ve­receğiz bilemiyorum.

İlla ki, mecbur kalınca mı ya da elimizden gidince mi değer kıymet bileceğiz.

Bu hastalıktan kurtulalım!

Geçtiğimiz aylarda da yazdım, Türk futbo­lunun kurtuluş reçetesi öz kaynaklarımıza dönmekle mümkün.

Şimdi, Bursaspor’a Süley­man Keskin ağabey dikkat çekmiş, ben de Kayse­rispor üzerinden giderek, bir şeyler karalayım.

Örneğin Doğan Alemdar!

Şimdi, Doğan gibi boylu, poslu, efendi, bir o kadar da yetenekli bir gencimiz var.

Bu gencimiz, altyapıdan çıkmasından dolayı, yanılmıyorsam, asgari ücret alıyor.

Düşünün, Süper Lig’de Kanga gibi bir yeteneksiz adama 500 Bin Euro, yani ortalama 5 Milyon TL, hatta eski parayla söyleyeyim, 5 Trilyon veriyorsunuz, kendi evladımıza aylık 3 Bin TL!

Oldu mu hiç?

Doğan, Emre ya da Nurettin hatta diğer profesyonel imza atmış genç kardeşlerimizin aldığı maaşlara bakalım, gol atma özürlü Kanga ile kıyaslayalım.

***

Başka bir konu daha!

Şimdi, Doğan üzerinden örneklemeye devam edelim.

Doğan, Lung ve İsmail’in yokluğunda kaleye geçti ve Süper Lig’de boy gösteren, transferde adı geçen bir konuma geldi.

Doğan, doğal olarak galibi­yet primi de aldı.

Doğan’ın kalede olduğu ve kazanılan 3 maçta en kötü 150 Bin TL primi hak edişi var.

Hesap makinasını çıkara­lım ve aylık 3 bin TL alan Doğan’ın, 150 Bin TL’yi normal şartlarda kaç ayda kazanabileceğini hesapla­yalım.

Yahu, 50 ay Doğan çalışacak ve hiç yeme­yecek, içmeyecek ve 150 TL’yi kazanacak.

Şimdi yine soruyorum, oldu mu hiç?

Eğer, Doğan gibi kardeşlerimize değer ve­riyorsak, kaybetmek istemiyorsak, bu fut­bolcularımıza kendi evladımız gibi bakalım.

Maaşlarında iyileştirme yapalım.

Bu değerlerimize ‘Lung iyileşti, Doğan sen eski pozisyonuna dön, 3 bin TL almaya devam et’ dersek, ne olur sizce?

Doğan’ı kaybederiz ve yine Kanga gibi futbol özürlü adamlar hiç bir şey yapmadan Milyon TL’ler alıp gider ve kulüpte batmaya, uçuruma doğru sürüklenir.

Kendi öz kaynaklarımız (Gençlerimiz) yok olur gider!

Eğer, Doğan kardeşimize Galatasaray, Be­şiktaş, Fenerbahçe ya da Trabzonspor’dan teklif gelse, acaba bonservis olarak kaç Milyon Euro isteriz?

Satarken, değerini bulmuşken, paha biçe­meyiz; ama bu futbolcumuz ne de olsa ye­dek bekler, 3 Bin TL almaya devam etsin dersek, piyasa değeri ne olur acaba?

Bu örneği, çoğaltabiliriz, gençlerimize daha da çok değer verelim.

Bu gençlerimiz, Allah korusun sakatlık yaşaması durumunda belki de futbol ha­yatları bitebilir, ondan dolayı herhangi bir yabancı oyuncuya verdiğimiz değeri, kendi evlatlarımıza da verelim.

Evet, burada Doğan, sadece bir örnek, diğer gençlerimiz için de aynı şekilde düşü­nüyorum.

Ama, yine geçtiğimiz ay içerisinde yaz­dım ‘Olmadan olduk’ havasına girmemek gerekiyor.

Sizin kazanacağınız paralar daha basıl­madı.

Yolunuz uzun ve çok parlak!

Sizin en büyük şansınız da İlhan Parlak!

Kafiyeli olsun diye yazmadım, inanın ‘Ne ekerseniz, onu biçersiniz’ bundan dolayı, adaletli olalım.

Allah’a emanet olun!

Yazarın Diğer Yazıları