Ahmet Çınar

Sen ne diyorsun be!

Ahmet Çınar

Kayserispor pazartesi akşamı kendi evinde Başakşehir ile karşılaştı ve maç başladığı skorla 0-0 sona erdi.
Maç için yazacak fazla bir şey yoktu zaten. Her iki takımda ne taktik açıdan ne de futbolun güzelliklerini ortaya koyacak argümanlar vardı. Top bir o kalede, bir bu kalede gidip geldi. Her iki takım da defanstan uzun toplarla gol arayışı içerisindeydi. Sanki bir mahalle maçı izler gibiydik. Aslında bu maç bir 'Çağdaş Atan' maçıydı. Bir taraf, eski hocasına karşı galip gelmeyi hedeflerken, diğer taraf da, yeni hocamızı size yedirmeyiz derdindeydi sanki! Böyle olunca da ortaya berbat, seviyesiz ve hoş olmayan adına futbol denmeyen bir oyun çıktı.
Maçın neticesinden çok, Kayserispor'dan kaçarcasına Başakşehir'e imza atan Çağdaş Atan meselesi büyük bir gündem oluşturdu.
Maç öncesi Kayserispor taraftar topluluğu, düğün ve derneklerde damat ve gelinin başı üzerinden atılan paralara nazire yaparcasına bastırdıkları sembolik EURO'ları havaya fırlattılar.
Bunun anlamı herkesin tahmin ettiği gibi, ''Bizi paraya sattın'' anlamı taşıyordu. Doğrudur, değildir bunu bilemeyiz. Ancak bildiğimiz şey, Çağdaş Atan’ın bir sportmene, ahlak sahibi bir insana yakışmayan davranışı ortaya koyarak gizliden gizliye Başakşehir ile görüşüp anlaşması ve transfer yasağının kalkmasına 3-4 gün kala Kayserispor'dan ekibiyle birlikte ayrılmasıydı.
Oysa kendisine defaten, transfer yasağının kalkacağı hususu Kulüp Başkanı Ali Çamlı ve Kayseri'nin siyasetteki önde gelenleri tarafından söylenmişti.
Be kardeşim, senin bu insanlara inancın yoktuysa neden son günlere kadar Kayserispor türküsü söyledin. Neden daha önce ayrılmadın? Kayserispor taraftarının EURO esprisi burada ortaya çıkıyor olmasın. Sen şunu bile göremedin! Seni alkışlayacak taraftarı olmayan bir sessizlik diyarındasın, biliyor musun? Demek ki para denen elimizin kiri, seni de peşine takmış. Ne diyelim hayrını gör.
Maçtan sonra yapmış olduğun ayrılıkla ilgili açıklamayı çözebilmiş değilim doğrusu. Gerçekten ne demek istediğini anlamadım. Takip etmemiş olanlar için özetleyeyim ne dediğini:
İftiraya varan çok şey var, ama maalesef pozisyonum gereği susmak zorundayız. Eğer ben sezon sonunda bana verilen sözler tutulmadığında görevi bırakıp ayrılsaydım bir kahraman olarak ölecektim. Ben kalıp futbolcularıma hep bunu söylemiştim. Kalıp o takımla bile bir şeyler yapabileceğimizi gösterip öyle bırakmak istedim. Dört hafta namağlup çok iyi bir takımı inşa ederek ekibimle beraber buradan ayrıldık. Bir filmde güzel bir söz var, ''Ya kahraman olarak ölürsünüz ya da bir hain olduğunuzu görene kadar yaşarsınız''
Merak ediyorum sen burada hangisisin acaba?
Haklıysan susmayacaksın kardeşim. Sana nasıl iftira edildi açıklamak zorundasın. Açıklamıyorsan, iftira dediğin şeylere de katlanacaksın.
Çok iyi bir takım inşa ettiğini söylüyorsun, peki bu iyi takımı neden bırakıp gittin o zaman? Bildiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla Başkan Ali Çamlı ve yönetimle aran fevkalade iyiydi. Ali Çamlı sana her fırsatta kankam diyordu, sahipleniyordu. Sen de O'nun koltuğunun altındaydın. Demek ki fazla para tatlı geldi!  
Kulüp Başkanı Sayın Ali Çamlı'nın senin gidiş şeklinle ilgili bir açıklaması var idi onu hatırlatmak istiyorum:
''Kimseyi burada zorla tutmayız. Eğer sen bir kulüple gidip görüşeceksen, ahlaken bunun yapılması gereken Kulüp Başkanına;
Ben artık burada yoruldum, misyonumu tamamladım, ayrılmak istiyorum dersiniz.''
Hakkını da teslim edelim, vebal altında kalmayalım:
İyi bir çalıştırıcısın, iyi bir taktisyensin. Zaten bunları çalıştırdığın takımlarda ispatladın. Rakip takımlara karşı önlemlerini iyi alan bir Teknik Direktörsün. Ancak ahlak zafiyetini Kayserispor’dan ayrılış biçimiyle ortaya koydun, bunu da inkar edemezsin. Kayserispor olayından ders çıkartacağını ümit ediyor ve başarılı olmanı can-ı gönülden istiyorum.
 

Yazarın Diğer Yazıları