MAL'DAŞİ YAPI!
Cafer ZENGİN
Sana memleket davası uğruna bir şeyler anlatmak isteyenlerin sesini kısarsan…
İşinden ettirirsen…
Konuşturmazsan…
Gerçekleri saklarsan…
“Alo Fatih” ararsan ve de yaratırsan(!)
Kuka devirmek için oyalayıp, yarıştırırsan…
İnsanları kin, nefret ile ayrıştırırsan…
Komşuyu komşuya” paralel”
Akrabayı akrabaya “örgütsel”
Arkadaşı arkadaşa “haşhaşisel” düşman yaparsan…
Asıl senin davanın değil, mal mülkünün hesabını yapan, Yangından mal kaçırmada çırak iken ustalık dönemini yaşayan (!)
Bu konuda kamu için de, özelde, genelde, yerelde…
Akrabalaşan, paralelleşen, yeri geldiğinde üçgenleşen hatta dikdörtgenleşen…
Yani aslında yandaşlık yaparak, örgüt içerisinde mal’daşi yapıyı oluşturmaya çalışanları görmezden gelirsen…
Yazanı, çizeni, resmedeni, ‘hımmm sakın ha’ diye korkutursan…
“Sen, ben, bizim oğlan” modelini kamuya, özele uygularsan…
Konuşanı, hak arayanı ötekileştirirsen…
Üzerini çizersen…
Hatta şakşakçılara çizdirirsen…
Yeri geldiğinde hak edenin, hak ettiğini gasp edersen…
Bir kısım STK’ları, boş ver sen bu hak ediş mücadelesini, Büyük Düşün-Sen’e dönüştürürsen…
12 Eylül’deki hukukun üstünlüğüne, 13 Eylül’de üstünlerin hukuku ayarı çekersen…
Adalete olan güveni, “ayakkabı kutusu” fayı ile 4,5 milyon dolarlık richter ile sarsarsan…
“Yolsuzluk ve rüşveti” TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un da dediği gibi kamu vicdanında aklattırmazsan…
Sandıkta aklattırmanın oysal, siyasal, koltuksal kaygısına kanarsan…
Uzun lafın kısasında demem o ki;
Benim başörtülü kardeşimin de, başörtüsüz kardeşimin de, benim işçi kardeşimin de, emekli kardeşimin de hakkı için, hepimiz inançlı insanlarız…
Bu yüzden sözün özünü anlayana diyerek, hep sona bırakırız;
“İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?”
