Ahmet ZORLU

ÇOK GÖZE BATIYORSUNUZ.

Ahmet ZORLU

Bir ülke düşünün.
Halkı sofraya koyacak soğana bile muhtaç.
Parası değer yitiriyor.
Vatandaşları çağdaş uygarlık aşamasına erişmiş ülkelere gidemiyor, gitmeye kalkıştıklarında alınmıyor derecesinde zorluk çıkarılıyor.

Kendisinden daha geri ülkelerden gelip kapağı Avupaya atmak için fırsat kollayan, Ege’yi, Akdeniz’i aşıp Avrupa’ya kapağı atma hayali ile kıvranan milyonları barındırıyor.
İç ve dış borç toplamı, milli geliri aşmış.
Her gün temel girdilere zam yapılıyor.
Ama lideri 1150 odalı saraydan yönetiyor ülkeyi.
Sadece o kadar mı.
Osmanlı döneminin en görkemli köşk ve saraylarının neredeyse tamamı Cumhurbaşkanlığına tahsisli.
Turgut Özal döneminde kullanıma açılan mütevazi yazlığın yerine modern bir yazlık saray yaptırılması, Ahlat’a 1071 metrekarelik saray inşaatı da işin cabası.

Katar Emiri’nin hediye ettiği! İddia edilen donanımsız hali 400 milyon dolarlık uçak.

CHP Milletvekilleri araştırmışlar, hediye değil, satın alınarak Cumhurbaşkanlığı Uçak Filosuna dahil edildiğini ortaya çıkarmışlar.
Uçağın donanımsız fiyatı 2,5 milyar Türk Lirası.
Merak edenler olacaktır.
Uçakta, 7 yatak odası, 2 özel salon, toplantı odaları ve küçük bir hastane yer alıyor.
Normal kapasitesinin 463 koltuk olduğu, ancak 76 kişilik bir VIP uçağa çevrildiği gelen bilgiler arasında.
Uçağın en büyük özelliği asansör sistemi ile donatılmış olması.
Tamam, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın bir uçağı olmasına normal bakarız belki de.
Durum öyle değil.
Bakınız Devlet Erkanı’nın kullanımı için, yani Sayın Cumhurbaşkanı için kaç tane uçak var Cumhurbaşkanlığı envanterinde.
TC-ANA tescil işaretine sahip Airbus A319CJ tipi uçak, TC-ATA, TC-DAP ve TC-KOP tescilli Amerikan yapımı Gulfstream G550 model 3 uçak, Gulfstream G450 model TC-GAP ile TC-LAA ve TC-LAB tescilli 2 adet Cessna Citation V model uçak da VIP da yer alan uçaklar.
Bu kadar mı ayrıca filoda 3 de helikopter bulunuyor.
Araç sayısına girmek bile istemiyorum. Türünün son modeli Cenaze taşıma aracı bile alındı ve Saray araç envanterine eklendi.

Bütün bunların üzerine tüy dikmek için geçen hafta 80 milyon liraya 4 adet kurşun geçirmez Mercedes daha satın alındığı söyleniyor.
Şimdi sormak isterim, Saygıdeğer din adamlarımıza.
Cuma namazlarında şahsen ben büyük bir dikkatle imamın okuduğu hutbeye odaklanırım.
Ne israfın haram oluşu, ne hırsızlık ve yolsuzluk, ne de devlet malına sahip çıkmanın önemi konusunda tek kelime edilmez. Neden din adamlarımız, lüksün, şaşaanın, görkemin İslamda yeri olmadığına vurgu yapmaz.
Yoksa İslamın temel nizamında değişiklik yapıldı da bizim mi haberimiz yok.
Sayın saray yönetiminin yakalandığı bu görkem hastalığı dalga dalga yayılıyor maalesef.
Kurum yöneticilerinden bürokratlara kadar atanmış ve seçilmişler de gösteriş hastalıkları ile ön plana çıkmaya başladılar.
Bir valimizin, özel yaptırdığı VIP Araç içerisinde objektiflere verdiği poz gözümün önünden gitmiyor.
Ya da Of Kaymakamının döşettiği makam odası..

Büyük kentlere gidin. Saray kalitesinde kamu binaları ve görkemli adliye yapıları dikkat çekiyor.

Geleceğimizi betona gömdük yani.

İşsizlik rakamları yeni açıklandı.

Yaz dönemlerinde gerilemesi gereken işsizlik maalesef artış trendinden ödün vermedi.

Her ay birkaç bin insan güzelim ülkemde, sabah gittiği işinden, akşam çıkarılmış olarak evine dönüyor.

Gençlerimizin tam yüzde 25’i işsiz.

Yani üniversitelerden mezun ettiğimiz her 100 gençten 25 tanesinin meslek hanesinde İşsiz yazıyor.

Diğer taraftan, iktidarın bir yerinden tutan her ne kadar devrin adamı varsa,  yedi sülalesini devletin, belediyelerin en önemli noktalarına yerleştirdi.

İktidarın bu güne kadar en güvendiği alan, Beton Ekonomisi de çöktü güzel ülkemde.

Yeni inşaat başlatmayı bırakın, devam eden inşaatlarda bile yaprak kıpırdamadı geride bıraktığımız yaz döneminde.

Ülke insanının pençesinde kıvrandığı sıkıntıları gündemde tutmak ve çözüm aramakla yükümlü iktidarın gündeminde ise Terör, Doğu Akdeniz ve Suriye dışında hiçbir mesele ön planda değil.

Sanki bu sorunları  çıkaran kendileri değilmiş gibi.

Suriye konusunda çözüm ortada.

“Ben Suriye’nin, İran’ın, Irak’ın toprak bütünlüğünü kırmızı çizgim olarak görür ve bunu zedeleyecek her oluşumun karşısında dururum” diyecek, Suriye Rejiminin önünü açacaksınız.

Bir elinizle ABD’nin, diğer elinizle Rusyanın sırtını sıvazlamakla Suriye sorunu çözemez, daha karmaşık hale getirirsiniz.

Yani dostlar, iyi günlerde değiliz.

İyi bir güzergahta ilerlemiyoruz.

Daha Eylül’ün ortasında, toplum katmanlarından yükselen homurtular, korkarım yerini feryada, naraya bırakacak.

Zira açlık ve yoksulluk bu milletin kaderi değildir, olmamalıdır.

PKK Terör Örgütüne yıllar önce çocuklarını kaptıranlar, HDP önünde bir eylem başlattılar.

Eğer bir yerde bir anne, hele evladı söz konusu ve gözyaşı döküyorsa onun gözyaşını dindirmek devletin ve milletin görevidir.

Oraya sanatçılarla gidip annelerin gözyaşlarına ortak olmak ise, eğer devlet mekanizmasının başında biri iseniz, acziyettir.

Hele bunu, bir baskın seçim öncesi bir siyasi yapıyı etkisiz hale getirmek amaçlı olarak körüklüyor ve destekliyorsanız, acziyetinizi ikiye katladınız demektir.

Hatırlarsınız, Haziran seçimlerinden sonra ülkede bombalar patladı, insanlar öldü.

Kasıma geldiğimizde, can kaygısı cüzdan kaygısının önüne geçti ve AKP yeniden iktidar oldu.

Sanki Türkiye’de, yeni bir Haziran-Kasım arası sahnelenmek isteniyor, böylece Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu partileşmeden bir baskın seçimin hesapları yapılıyor.

Bu hesabı yapanlara naçizane tavsiyem.

Sakın ha denemeyin.

Karnı açlıktan guruldarken, sandık başına gidecek bir seçmenin Kasım’daki gibi sağduyulu hareket edeceğini umuyorsanız yanılıyorsunuz.

Zira seçmen, “Yeter artık, ne olacaksa olsun” noktasına geldi.

Yani yaratacağınız hiçbir kaygı, açlık kaygısının önüne geçmez, bu günden sonra.

İsterseniz bir deneyin.

O nedenle bırakın senaryo sahnelemeyi de, memleketimi içine düşürdüğünüz  çıkmazdan nasıl çıkaracağınızı hesaplamaya bakın.

Buna da, uçakları satarak başlayın bence.

Zira çok göze batıyorsunuz.

Yazarın Diğer Yazıları