Ahmet ZORLU

BEN DEMİYORUM...

Ahmet ZORLU

Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yıllarını vermiş bir isim aradı. Elden bana bir mektup gönderdiğini belirterek, "Adımı vermeyerek yayınlarsan sevinirim. Malum, bir takım güçler eleştiriye tahammül edemiyor, eleştirenleri gömüyorlar. Bu yaşımda, maliye ile, sgk ile, zabıta ile uğraştırma beni" dedi.

Telefonda uzun uzun sohbet ettik. Anlattıklarını bir başka yazı konusu yapacağım, ama mektubunu aynen yayınlıyorum;

Sayın Ahmet Zorlu,

Memleketimiz,  kan, gözyaşı, umutsuzluk, ekonomik kaos içerisinde bir seçime giriyor.

7 Haziran seçiminin sonuçlarını beğenmeyenler, bize sandık talimatı verdiler, yapılacak bir şey yok, gidip oy kullanacağız.

Ancak, yaşananlar bize 1 Kasım'ın da huzur getirmeyeceğini gösteriyor.

Ülkem kamplaştırıldı. Ülkem kutuplara ayrıldı. Birlik, beraberlik, kardeşlik gibi kelimeler birilerini rahatsız etmeye başladı.

Gelelim, kuruluş gününden bu yana idealleri için koşturduğum, bir dönem ilçe yönetimlerinden birinde de görev aldığım, her platformda savunduğum partimin durumuna.

Bir yolcu gemisi düşünün, gövdesine kadar batmış,  herkes çaresiz suya atlamış, kaptan ve gemi görevlileri, sınırlı sayıdaki can yelerlerini denizde can çekişen kalabalıktan belli insanlara atıyorlar. Kendilerini kurtarsınlar diye.

Kayseri'yi ele alalım.

Söyler misiniz Allah Aşkına, ben Yaşar Karayel'in mahdumu için mi salladım, yıllardır AKP Bayrağını. Kim, kim tanıyor kendisini.

Ya da Kocaeli'nde,  saçı açık seçim afişleri ile oy istedikten sonra, kafasını ambalajlayarak Kayseri'ye getirdikleri, hiç kimsenin bilmediği kadın için koşturdum 13 yıldır.

Siz çok iyi hatırlarsınız, Kayseri Elektrik Şirketi Binasının çevresinde daha geçen ilkbaharda ayaza rağmen oluşan sıra sıra kuyrukları.

En büyüğü 200 lira olan, başkasının yaktığı elektriğin parasından kesilen miktarları alma umuduyla beklememişler miydi;

Ne oldu, Taner Yıldız torba yasalardan birinin içine attığı bir madde ile Doğudaki Vatan Hainlerinin yaktığı elektrik parasını bizim ödememizi zorunlu hale getirmedi mi..

İsmail Tamer'in, yanında olmayan Sivaslılar Silahını kullanarak yeniden aday olması hangi AKP'liyi kahretmiyor.

Ya da Mustafa Elitaş'ın kendi çevresi için kurduğu paralı sistem dışında bu memlekete ne katkısı oldu.

Şimdi ben bir Ak Partili olarak, hangi yüzle çıkıp bu insanların istikbali için vatandaştan oy isteyeceğim.

Bu insanların istikbali diyorum.

Çünkü bunların hiç birisinin vatan, millet, devlet kaygısı yoktur.

Varsa yoksa, kendileri ve ailelerinin geleceğidir onlar için aslolan.

O nedenle, düşündüm, taşındım ve kararımı verdim.

Bu seçimde sandığa gitmeyeceğim.

Bu büyük vebale ortak olmayacağım.

Partimizin çatısında kurulan saadet ilişkileri, ekonomik işbirlikleri, kurulan ortaklıklar, verilen kavgalara da hiç girmiyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi kurulurken, milletin ızdırabını dindirme sözü verdi bu ülkeye.

Ama birileri kendi ızdırabını dindirmeyi seçti. Kendisi paraya, pula kavuşunca memleketim insanı da aynı duruma geldi sandı.

Ama öyle değil.

Kahır alıyoruz, beddua alıyoruz, küfür alıyoruz.

Bu günahlar yumağı ise bize huzursuzluk veriyor.

Lütfen bu mektubumu virgülüne dokunmadan yayınla. 2 Kasım sonrası adımı da verebilirsin. Ama bu gün verecek olursan, beni ve benim gibi düşünenleri ortadan kaldırır, hain ilan ederler.

Fakat artık, birilerinin Kral Çıplak demesinin zamanı geldi.

Kayseri'deki Kralın kim olduğunu ve çarpık ilişkilerini, menfaat pınarına dönüşünü de ikinci mektupta yazacağız.

Selam ile..

Söz verdiğim gibi virgülüne dokunmadan yayınlıyorum.

Yorum, Kayseri Halkının..

Yazarın Diğer Yazıları