EĞİTİM GÖRÜLMEMİŞ KAOS İLE BAŞLIYOR

EĞİTİM GÖRÜLMEMİŞ KAOS İLE BAŞLIYOR
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Yeni eğitim öğretim yılı bugün başlıyor. Düzenlediği basın toplantısının ardından yeni eğitim öğretimin yılını değerlendiren Eğitim Sen Şube Başkanı Ulaş Apaydın Kayseri Olay’ın sorularını yanıtladı. Özellikle son dönemdeki atamalara dikkat çeken Apaydın, yeni eğitim öğretim yılının bugüne kadar görülmemiş bir siyasi kadrolaşmanın gölgesinde, Milli Eğitim tarihinde görülmemiş bir kaos altında başladığını ifade etti.

2014-2015 Eğitim-Öğretim yılı bugün başlıyor. Eğitim Sen Şube Başkanı Ulaş Apaydın, yeni eğitim öğretim yılının başlaması nedeniyle düzenlediği basın toplantısı ile gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Apaydın basın toplantısının ardından ise Kayseri Olay’a özel açıklamalar yaptı. Apaydın’a ilk olarak bu yıl eğitim öğretim yılının diğer yıllardan farkını sorduk. Milli Eğitim Şube müdürlerinin atamasıyla başlayan, ardından İlçe Milli Eğitim Müdürleri’nin değişmesi, sonrasında da okul müdürlerinin görevden alınması ile gelişen süreci değerlendiren Apaydın, tüm atamalarda objektif kriterler yerine subjektif kriterlerin ele alındığını belirterek, yeni eğitim öğretim yılının bugüne kadar görülmemiş bir siyasi kadrolaşmanın gölgesinde, Milli Eğitim tarihinde görülmemiş bir kaos altında başladığını ifade etti.

“MÜLAKAT DEMEK ADAMCILIK DEMEK!”

Şube müdürlerinin atamasında sınavın  mülakatın şartı haline getirildiğini belirten Apaydın, “Toplumun tüm kesimleri biliyorki, ülkemizde mülakat demek torpil demek, adam kayırmacılık demek. Sınav burada bir formalite haline getirildi.  Bu konuyu Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası (TEÇSEN) şiyaket etti. TEÇSEN’in şikayetinin ardından Danıştan, konuyla ilgili olarak sınavın yüzde 50, mülakatında yüzde 50 olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ancak hukuk tanımamazlık devreye girdi. Hukuk hiçe sayılarak, mülakatla atananlar görevlerini sürdürmeye devam etti” şeklinde konuştu. 

147 MÜDÜRDEN 140’I EĞİTİM BİR SEN’Lİ…

Okul müdürlerinin değerlendirilmesinde de Eğitim Bir Sen’in üyelerinin yine Eğitim Bir Sen Üyesi şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürleri puanlarıyla görevlerinde ettiğinin altını çizen Apaydın, 75 ve üzeri puan alan 147 okul müdüründen 140’ının Eğitim Bir Sen üyesi, 5’inin Türk Eğitim Sen üyesi, 2’sinin de Aktif Sen üyesi olduğunu belirterek, Eğitim Sen’li 14 okul müdürünün okul bileşenlerinden tam puan almasına rağmen görev yaptırılmadıklarını ifade etti.

Neden puanlamaya karşı olduklarını sorduğumuz Ayapdın, söz konusu puanlama da objektif kriterlerin ele alınmadığını ifade ederek, “Bizim karşı olduğumuz sınavlar yada puanlama değil. Bizim karşı olduğumuz adam kayırmacılık ve subjektif kriterler puanlamaya tabi tutulması. Söz konusu yönetmenlik öncesinde Eğitim Sen üyesi 14 okul müdürü görev yapıyordu. Bu okul müdürlerimiz bilgi ve birikimleri ile okullarına, okullarının bulunduğu çevreye değer katan müdürlerdi. Her yıl yapılan müfettiş denetimlerinde okul müdürlerimizin ortalaması 90 puanın üzerinde… Ayrıca biz çok eminiz ki, son yapılan puanlamada da okul müdürlerimiz; öğretmen, öğrenci ve velilerden oluşan okul bileşenlerinden de tam puan aldılar. Hem müfettişler hem de çalışma ortamlarında yüksek puan alan okul müdürlerimizin 75 puana ulaşamaması şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürlerinin verdikleri puanlarla oluyor. Okulda inceleme yapan müfettiş 90 ve üzerinde puan veriyor, okul bileşenleri tam puan veriyor ama üç ay önce atanan şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürden geçer puan alamıyor. Neye göre yapıyor şube müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürleri… EK 1 olarak adlandırılan ve tamamen subjektif kriterler içeren bir değerlendirme… Örneğin bu değerlendirme içinde, ‘Okul müdürü okulda demokratik bir ortam yaratıyor mu’ deniyor. Kime göre demokrat? Veya demokratlığın öncüsü ne? Bu noktada biz puanlamanın subjektif değerlendirmeleder uzak olan EK 2’ye göre yapılmasını istiyoruz. EK 2’de liyakatı ve kariyeri esas alıyor. Burada müdürün aldığı eğitim, meslekteki süresi, uzmanlığı gibi konular var. Kimse burada şahsi kanaatini ortaya koyamaz. Örneğin göreve başlamasından sadece bir gün sonra okul müdürlerine Kocasinan Şube müdürü, okul müdürünün ne kadar demokratik bir ortam yarattığını bilemez ama hangi eğitimi almış, meslekte kaç yılını geride bırakmış, nasıl başarılar elde etmiş bunu bilebilir” şeklinde konuştu.

 

“PARTİ DEVLETİ FAŞİMZİN SON NOKTASIDIR”

Siyasallaşmanın Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Aydın Kalkan tarafından da deklare edildiğini hatırlatan Apaydın, Aydın’ın okul müdürlerinin siyasilerle gelip, siyasilerle gitmeleri yönündeki açıklamalarına da tepki gösterdi. Aydın’ın açıklamasının altında parti devleti isteğinin yattığını ifade eden Apaydın, “Okul müdürleri, şube müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri siyasi idarelerle gelmesin. Tam liyakat ölçülerine göre gelsinler. Bunun içinde günümüzde geçerli olan yol sınandır. Tek başına sınav da yeterli değildir. Bunun yanına liyakat ölçüleri de konulmalıdır. Burada da EK 2 kriterleri, yani uzmanlığı, yaptığı hizmet süresi gibi kriterler getirilebilir. Ama kesinlikle objektif olmayan kriterlerle, kesinlikle siyasi irade ile gelip siyasi irade ile gitmesinler. Aslında Aydın Bey, ‘Devlet parti devleti olsun’ diyor. Alenen bunu söylemese de konuşmalarından çıkardığımız sonuç bu. Bu fikir faşizmin geldiği en son noktadır. Bizim mücadelemiz aynı zamanda faşizme karşı bir mücadeledir” şeklinde konuştu.

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ YILMAZ’A YALAN TEPKİSİ

Okul müdürleri ile ilgili puanlamanın ardından Eğitim Bir Sen dışındaki eğitim sendikaları ortak eylem kararı alarak, çeşitli etkinlikler yapmıştı. Bu eylemlerden birinde de sendika temsilcileri İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne siyah çelenk bırakarak, Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz ile görüşme talebinde bulunmuşlardı. Peki eğitim çalışanlarının bu talebine Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz dönüş yaptı mı? Apaydın, Vali Orhan Düzgün’ün tatil dönüşü ayağının tozu ile kendilerini kabul edip görüştüğünü, yine Milli Eğitim’den sorumlu vali yardımcısı ile görüştüklerini belirterek Bilal Yılmaz’dan henüz taleplerine bir karşılık gelmediğini vurguladı. Bilal Yılmaz’ın katıldığı bir televizyon  programda kendisine sorulan bir soru üzerine diğer sendikalarla görüştüğünü belirten Apaydın, Milli Eğitim Müdürü Yılmaz’ın bu açıklamasının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. Yılmaz’ın Eğitim Bir Sen üyesi 40 okul müdürünün de atanmadığı yönündeki açıklamalarına da tepki gösteren Apaydın, Milli Eğitim Müdürü’nün görevinin yandaş sendikanın atanmayan müdürlerinin sayımını yapmak olmadığını hatırlattı. Yılmaz’ın aynı programda sorulan bir başka soru üzerine bütün sendikalardan okul müdürlerinin olduğu yönündeki açıklamasının da gerçeği yansıtmadığının altını çizen Apaydın, Yılmaz’ın bilerek yada bilmeyerek kamuoyuna yanlış bilgi verildiğini vurguladı.

ÖZEL OKULLAR İÇİN EĞİTİM KAOSA SÜRÜKLENİYOR

 

Bu yıl ilk kez uygulanan Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş Sınavı (TEOG) beraberinde büyük bir kargaşayıda da getirdi. Kayseri Olay’a bu konudaki görüşlerini de aktaran Apaydın, öğrencilerin TEOG sınavlarının ardından 10-12 km. uzaklıktaki okullara gönderildiğini, Milli Eğitim yetkililerinin 15 Eylül tarihine kadar nakil yapılabileceği yönde açıklamalar yaptığnıı ancak boş kadro olmadığı için nakillerin gerçekleşemediğini vurguladı.  Bir kaos ortamının oluştuğunu belirten Apaydın, “Bizler bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyoruz. Bizi yöneten bakanlığımızın bu kadar plansız, programsız çalıştığına ihtimal bile vermiyoruz. Böyle bir şey varsa Eğitimin hali ortadadır. Bilinçli olarak eğitim öğretim yılı başlamadan, eğitim öğretimin kaosa sürüklendiğini düşünüyoruz. Öğrencilerin bu sayede özel okullara teşvik edildiğini düşünüyoruz. Devlet eğitimi, sağlığı, güvenliği parasız olarak vermek zorundadır. Devlet eliyle özel okullara teşvik yapılmamalıdır. AKP hükümetinin aldığı karar ile özel okullara verilen teşvik 900 milyon lirayı buluyor. Sizler devlet okullarının bütün imkanlarını sağladınız, devlet okullarının teknolojik olarak öğrencilerimizin rahatça çalışacağı ortamı sağladınız, penceresi kapısı olmayan okulu hallettiniz de özel okullara teşvik veriyorsunuz. Madem böyle bir imkanınız var o zaman devlet okullarını iyileştirelim…” dedi.

ÖĞRENCİLER NE OLACAK?

Eğitim öğretimin önündeki önemli sorunlardan birinin de, özellikle şartları iyi olan okulların imam hatip liselerine dönüştürülmesi olduğunu belirten Apaydın, bu konuda öğrenci ve velileri düşündüklerini ifade etti. Argıncık’taki İnönü İlk Okulu’nun İmam Hatip Lisesi’ne dönüştürülmesine karşı durduklarını hatırlatan Apaydın, karşı durma sepeplerinin bazı basın kuruluşları tarafından çarptırıldığnı vurgulayarak, “Bizim karşı çıkmamızın iki temel noktası var. Bunlardan birincisi öğrenciler ne olacak? İkincisi de veliler ne olacak? İnönü İlköğretim Okulu’nu İmam Hatip’e dönüştürülmek istenirken, oradaki en yakın okul çevreyolu geçerek, 1,5-2 km. uzaklıktaki okuldu. Yani öğrenciler çevre yoldan çekerken hayati tehlike ile karşı karşıya kalacak; veliler servis tutucak, velilerin omuzlarına maddi külfet binecekti. Biz buna karşı çıktık” şeklinde konuştu.

Öğretmenlerin rotasyona tabi tutulmasının eğitim çalışanlarını açısından büyük bir kaos yaratacağını vurgulayan Apaydın, öğretmenlerin performansa dayalı ücretlendirmeye tabi tutulmasının beraberinde birçok sorunu da getireceğini ifade etti. Sınav sonuçlarına dayalı bir performans değerlendirmesinin, gerçek başarıyı ölçemeyeceğini ifade eden Apaydın, köy okullarında öğrencilere eğitim vermenin yanısıra tıkanan logarı tamir eden, çatısız okulunun çatısında kar kürüyen öğretmenin çabasının nasıl değerlendirileceğini sordu.

 

Röportaj: Nejdet KALA