Kayseri Barosu eski Başkanı: Tırsmayın...
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi'nde Kurucular Kurulu Üyeliği, Adalet Politikaları Başkanlığı görevlerini yürüten, aynı zamanda Kayseri Barosu eski Başkanı Ali Aydın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, adli yıl açılış töreni konuşmasına tepki gösterdi.
Aydın, 'Sayın Cumhurbaşkanı yeni adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmayı bu cümlelerle bitirdi. Konuşmanın içeriğinde, hiç bir hukukçunun kabul edemeyeceği bir çok cümle var ama bu 'İnşallah önümüzdeki dönemde, avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız' şeklindeki son cümle, üzerinde sadece hukukçuların değil hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye inanan herkesin derin derin ve uzun uzun düşünmesi ve düşüncesini de korkmadan, tırsmadan söyleyebilmesi gerekiyor. Söyleyemiyorsak zaten düşünmeye ve dertlenmeye de hacet kalmamış demektir.' ifadelerini kullandı.
' AVUKATLARI MEMURLAŞTIRMAK ALKIŞI HAK EDEN BİR ANLAYIŞ OLAMAZ'
Aynı zamanda eski HSYK üyesi Aydın, açıklamasında, 'Demokratik bir hukuk devletinde serbest meslek sahibi avukatları memurlaştırmak ve seslerini kısmayı tasarlamak, baroları terör örgütlerinin arka bahçeleri olarak ilan etmek alkışı hak eden bir anlayış olamaz' dedi. Aydın, şunları söyledi: Açlık grevi yapan bir avukatın ölmüş olmasını Şehit Savcı M.Selim Kiraz (Allah gani gani rahmet eylesin, katledenleri de iki cihanda lanetlesin) üzerinden değersizleştirmek, bir hukukçunun 'adil yargılanma' talebini ölüm orucuna, ölümüne rağmen gözardı etmek kabul edilemez. Onaylanması mümkün olmayan talihsiz sonuç ve nedenleri üzerinde zihni ve vijdani değerlendirmeler yapmak ve yanlışları düzeltmeye çalışmak, ölen avukat ve ailesi üzerinden tüm mağdurlar (kendilerini öyle hisseden herkes) ile samimi bir duygudaşlık geliştirmek yerine konuyu siyasal ve ideolojik alanın dar ve duyarsız kalıplarına sıkıştırmak, bize yine kaçan fırsatları ve imkanları artık hatırlatmıyor bile. Sayın Cumhurbaşkanı, bir hukukçu olmadığı için avukatların da meslekten men edilebileceğini bilemeyebilir. Ancak herkes bilir ki, avukatlık teröristliğe giden kanlı bir yol değildir. Avukatlar, yaptığı kamusal görev nedeniyle nasıl ki; hakim, savcı, polis ve askerin sahip olduğu kamusal kimlik, memuriyet imtiyazları ve özlük haklarına sahip değilseler, bu meslek guruplarının uymak zorunda bulundukları hukuk ve etik kurallara da tabi değildirler. Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları alanlarında toplumun ve adaletin sözcülüğünü öncelikle yapması gereken avukatları sırf yaptıkları hizmetin kamusal niteliği üzerinden hukuki, sosyal, siyasal vs alanlardaki demokratik muhalefet hakkından mahrum etmeye kalkışmak, onlara ideoloji tayin etmek, avukatlık mesleğini zan altında bırakacak algılar oluşturmak alkışlanması değil tam da aksine şiddetle karşı durulması gereken bir yaklaşımdır. Yasal düzenleme ile belki baroları sigaya çekmek, imkanlarını kısıtlamak ve etkinliğini azaltmak mümkün olabilir ama demokratik bir hukuk devletinde 'serbest meslek sahibi' avukatları memurlaştırmak ve seslerini kısmayı tasarlamak, baroları terör örgütlerinin arka bahçeleri olarak ilan etmek alkışı hak eden bir anlayış olamaz. Bu açıklamaya sadece baroların, avukatların değil, doktorların, mali müşavirlerin ve kamu ile iş yapan ve yapmayan bütün serbest meslek mensuplarının ve dahi ayrımsız tüm demokratların karşı çıkması zorunluluktur.